Epeydir yazmıyorum. Aslında koşmaya devam ediyorum. Ama heralde ayaklarım başka yerde, zihnimse bir başka. Hal böyle olunca koşudan, koştuklarımdan bahsetmez olmuşum. Yazı yazmak, herhangi bir konuda, insana bir farkındalık veriyor diye düşünüyorum. Kendisine ve de ilgilenen başka kişiye. Genelleme yapmayı çok severim, buradan daha nerelere varabilirim, onun için çok uzatmıyorum.
En son Çayırova Yarı Maratonu’nu yazmışım. Demek ki tam 1 sene boyunca hiçbirşeye değinmemişim. Aradan geçen zamanda çeşitli 10k’lara ve Geyik Koşularına katıldım. İkinci Avrasya Maratonu’mu koşarken, yakın zamanda İznik Ultra’da 80 km’yi tamamladım.
Bunları yaparken aslında pek sistematik, disiplinli bir koşu programı uygulamadım. Genelde haftaiçi 1-2, pazarları da 10-15 km civarı koştum. Hal böyle olunca derecelerimi pek geliştirdiğim söylenemez. (Çayırova’da yarı maratonu bu sene 6 dakika daha geç bitirdim.) Bunu normal karşılıyorum. Disiplin olmayınca gayet normal.
Üstüne, az çalışıp, çok iş çıkarmaya çalışınca, sakatlık da cabası. Sağ bacağımın kalça ile birleştiği yerde yaklaşık iki aydır bir ağrı var. Uzun koşular sırasında nüksediyor. Literatüre ‘Trochanteric Bursitis’ olarak girmiş. Koşujularda rastlanan bir sıkıntı. Fazla sürtünmeden kaynaklanıyor. Tedavi olarak koşuya ara vermeyi, ağrı kesici kullanmayı öğütlemişler. Fizik tedavi ve ileri tetkikler de öneriliyor. Henüz doktora gitmeyi düşünmüyorum.
İstanbul ve Türkiye’nin diğer büyük illerinde koşuya olan ilginin katlanarak arttığını gözlemliyorum. Bunda oluşturulan koşu gruplarının yanı sıra, spor markalarının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Her koşan bir başkasını ikna ediyor. Bir koşan bir daha bırakamıyor zaten. Koşmayı sevmeyen bir insan olsa, hiç olmazsa koşu sonrasındaki yemeğin tadını sever. ‘Onu sevmek için koşmaya gerek yok’, o da bir düşünce tabi. Spor mağazaları vitrinlerine koşu ürünleri yerleştiriyorlar, reklam panoları keza aynen.
Yarışlarda da bir artış var. Daha çok belediye yarış düzenliyor. Macera Akademisi standartları yukarı çekmeye devam ediyor. Bir de koşacak alanlar arttırılsa. Gündemimizdeki ‘büyük projeler’den bir tanesi keşke yeşili korumaya, yaratmaya yönelik olsa demeden edemiyor insan.
Şimdilik bu kadar. Sessizliği bozdum. 1 senenin anısı, espirisi,acısı, öyle zannediyorum ileriki yazıların içinde kendilerine yer bulur.